h1#title{display: none;} h2#title span {display: none;} div.header{display: none;} li.nav_element{list-style-type: none;} li.nav_element{display: none;}
   
 
  hamit turhan
merhaba benim yusuf amcam ve hamit amcam gazete yazarı belki okursunuz yusuf amcam yusuf turhan akşam gazetesi hamit amcam ise hamit turhan fanatik gazete sinde arka bahçe diye bir köşesi var d spor dada spor meydanı diye programı var çarşamba günleri ssnırımÜye Girişi | Şifremi Unuttum | Sık Kullanılanlara Ekle | Açılış Sayfam Yap | Sitede Arayın Bugün 11 Ocak 2009 PazarANA SAYFAFUTBOLBASKETBOLVOLEYBOLENGELLİ ve SPORFOTO GALERİAT YARIŞIİDDAAT.A.Y. TVOYUNİŞTE FANATİK BUMAÇ MERKEZİBeşiktaş Fikstür Puan Durumu KünyeFenerbahçe Fikstür Puan Durumu KünyeGalatasaray Fikstür Puan Durumu KünyeTrabzonspor Fikstür Puan Durumu KünyeSüper Lig Fikstür&Puan Durumu Panorama1. Lig Fikstür&Puan Durumu Panorama2. Lig 1. Grup 2. Grup 3. Grup 4. Grup 5. Grup3. Lig Fortis T.K. A Grubu B Grubu C Grubu D GrubuAvrupa Futbolu İngiltere Premier Ligi > Fikstür&Puan Durumu İspanya La Liga > Fikstür&Puan Durumu Almanya Bundesliga 1 > Fikstür&Puan Durumu İtalya Serie A > Fikstür&Puan Durumu Fransa Ligue 1 > Fikstür&Puan DurumuŞamp. Ligi A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu F Grubu G Grubu H GrubuUEFA K. A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu F Grubu G Grubu H GrubuMilli Takım 2010 Dünya Kupası Elemeleri Euro 2008Diğer Atletizm Bisiklet Boks Güreş Halter Hentbol Jimnastik Karate Kürek Otomobil Satranç Tenis Formula 1Timsah hayata döndü 1-0 EKLENME TARİHİ : 12.11.2008 8.48 Puan 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 En çok puan alanlar En çok okunanlar Ligde inişe geçen Bursaspor, kupada coştu... Timsahlar, Eskişehir´in ardından Ankaragücü´nü de devirerek bir üst tura çıkmak için büyük avantaj yakaladı. STAT: Atatürk HAKEMLER: Deniz Çoban, Serdar Diyadin, Muhammet Yumak BURSASPOR: Yavuz 7, Mesut 6, Ömer 7, İbrahim 6, Mustafa 6, Melo 5, Gökhan 6, Yenal 5, Volkan 6(Dk.44 Halil 6), Rodrigues 6 (Dk.66 Romaschenko 5), Zuniga 7, (Dk.77 Yusuf 4) MKE ANKARAGÜCÜ: Zafer 6, Bahadır 6, Mustafa 5, İhsan 5, İlkem 5, Burak 5, (Dk.46 Gökhan 5), İbrahim 5, Leandro 5 (Dk.76 Cem), Mert 5, Metin 6, İglesias 4, (Dk.56 Mehmet 5) GOLLER: Zuniga (Dk.27)(Bursa) SARI: Gökhan (Bursa), Metin, Leandro, İbrahim, Mehmet (Ankaragücü) KIRMIZI: Yenal (Dk.88) (Bursa) Türkiye’de kupa maçları uzun zamandır angarya olarak görülüyordu. Kendilerine asıl hedef olarak ligi belirleyen takımlar, kupa maçlarına yedek ağırlıklı kadrolarla çıkıyor, bir an önce elenmenin (!) yollarını arıyorlardı. Bunun üzerine federasyon, statüyü değiştirdi, sponsor buldu, takımlara puanlar karşılığında prim verdi. Ancak alınan önlemlerin fayda etmediği görülüyor. Çünkü değişen bir şey yok. Kupa yine angarya. Ligin iki biraderi Bursa ile Ankaragücü’nün dün geceki kupa mesaisi de öyleydi. İki takımda da as oyuncular kenarda, yedekler sahadaydı.. Ve ikisinin de aklı lig maçlarındaydı. Özellikle de sahaya turuncu formayla çıkan Bursa’nın. Zira, üç gün sonra Beşiktaş ile karşılacaklardı ve herkes Ankaragücü’nden ziyade bu maça konsantreydi. Başta seyirci olmak üzere... Öyle ki az sayıdaki Bursaspor taraftarının sahadaki maçla ilgisi yoktu. Taraftar için varsa yoksa Beşiktaş’tı. Maç boyu Beşiktaş aleyhinde tezahürat yapıldı. Artık kabak tadı veren bu düşmanlığa çözüm bulma vakti geldi de geçiyor. ‘Bitse de gitsek’ Bütün bu şartlarda sahada futbol beklemek de safdillik olurdu. Özellikle ilk yarıda öylesine tatsız tuzsuz bir mücadele vardı ki, iki takım futbolcuları da ‘bitse de gitsek’ modundaydı. Mücadele yok, hırs yok, arzu yok, tempo yok, pozisyon yok. Futbolcular birbirlerini incitmemek için yarışıyor. Buna karşın hakem 5 sarı, 1 kırmızı (çift sarı) çıkarıyor. Hayret! Bursaspor rakibine oranla biraz daha istekliydi. Az sayıdaki pozisyon da ev sahibinden geldi. Portakallar (!), ilk pozisyonunda golü buldu. 27’de topu kapan Rodrigues, Zuniga’yı kaçırdı. Perulu da şık bir vuruşla ağları gördü: 1-0. Aynı Zuniga 42’de Volkan’ın, 74’te de Gökhan’ın ‘al da at’ cinsinden paslarını değerlendiremedi. Ankaragücü’nün kayda değer iki pozisyonu vardı. 89’da Metin’in çektiği şut auta giderken, 90+4’te Cem Can’ın şutu direkten döndü. Tamamlayan Mert, topu boş kaleye gönderemeyince karşılaşma tek golle sona erdi. Hamit TURHAN BURSASPOR-ANKARAGÜCÜ KARŞILAŞMASININ AYRINTILARI İÇİN TIKLAYIN FORTİS TÜRKİYE KUPASI GÜNÜN MAÇ FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYIN FORTİS TÜRKİYE KUPASI D GRUBU PUAN DURUMU Maçtan notlar... Bursa’nın aklı Beşiktaş’ta! Bursaspor’un başındaki ilk maçına çıkan Güvenç Kurtar, sakat futbolcuların fazla olmasına rağmen Ankaragücü’nü yendiklerini söyledi. Kurtar, “Kazandığımız için mutluyum. Sahada ellerinden geleni yapan genç oyuncularımı da kutlarım. Artık kupa maçının etkisinden kurtulup Beşiktaş maçına hazırlanmak zorundayız. Zor bir maç olacak ama camia olarak bu mücadeleyi de kazanmak zorundayız” şeklinde konuştu. Karaman’dan birlik çağrısı Ankaragücü Teknik Direktörü Ünal Karaman ev sahibi takıma misafirperverliği için teşekkür ederken oyundan genel olarak memnun olduğunu belirtti. Karaman, “Gol yollarındaki sıkıntıyı aşmamız halinde iyi sonuçlar alacağımızı düşünüyorum. Oyunu biraz daha kale önüne yaymamız gerekiyor” dedi. Karaman ayrıca Ankaragücü’nün camia olarak bütünleşmesini, taraftarlarının da kendilerine destek olmaları gerektiğini söyledi.
kurt kuzuyu kaptı
hamit turhan tarih 11.01.2009, 17:11 (UTC)
 Bir Akdeniz ilinde atletizm antrenörlüğü yapan bir beden eğitimi öğretmeni, 15 yaşındaki atlet kızı okutma vaadiyle Karadeniz´deki ailesinden alıyor ve kısa bir süre sonra beraber olmaya başlıyorlar. Eğitmen (!) yapılan tüm uyarılara rağmen kızı bırakmamakta ısrar ediyor. Atletizm ve milli eğitim camiası bu olayla çalkalanıyor, ancak kimsenin elinden bir şey gelmiyor.
Bu yazıyı içim acıyarak yazıyorum. Zira zaten ilgi görmeyen amatör branşların bu vesileyle yara almasını, zarar görmesini istemiyorum. Lakin, olay o kadar vahim ve yüz kızartıcı ki, gündeme getirilmesi benim için insani ve vicdani bir borç oldu.
Son zamanlarda ülkemizde gündemi bir hayli meşgul eden çocuk tacizi olayının bir benzeri de sporumuzda yaşanıyor. Olay, Karadeniz’den başlayıp Akdeniz’e uzanan bir utancın öyküsü. Olay, Türkiye’de çocukların ve gençlerin nasıl istismar edildiğinin yüz kızartıcı bir örneği. Olay, ailelerin çocuklarını eğitmenlere teslim ederken
iki kere daha düşünmesini gerektirecek kadar vahim. Neyse, lafı fazla uzatmadan bir genç kızı, bir aileyi, iki camiayı adeta bir çıkmaza sokan trajediyi aktaralım:

Fakir aileyle kızları kandırılıyor...
Karadeniz’in bir iline bağlı bir köyünde yaşayan 1992 doğumlu bir genç kız, hem okuyor, hem atletizm yapıyor. Genç atlet yaptığı derecelerle tıpkı Süreyya Ayhan gibi gelecek vaat ediyor. Derken, Akdeniz bölgesinin şirin bir ilinde beden eğitimi öğretmeni olarak görev yapan bir atletizm antrenörü, iki yıl önce yaz tatiline memleketi olan bu kente geldiği sırada genç kızı farkediyor. İlk karşılaştığı anda genç kıza göz koyuyor. Ardından tüm masraflarını kendisinin karşılayacağını ileri sürerek, görev yaptığı ile götürüp okutmak için kızı ailesinden istiyor. Ayrıca kızın antrenörlüğünü üstlenerek onu başarılı bir atlet yapacağını da ekliyor. Zaten yoksul olan aile güvendikleri bu hemşehrilerine kızlarını teslim ediyorlar. İkili Akdeniz’in yolunu tutuyor. Öğretmen, kızı kendisinin görevli olduğu ilköğretim okuluna kaydediyor ve oradaki bir kız yurduna yerleştiriyor.

Öğretmen, öğrencisini evine almaya başlıyor
İkili okul dışında şehir stadındaki atletizm sahasında antrenman da yapmaya başlıyor. İlk günler olağandışı bir şey göze çarpmıyor. Ancak ilerleyen zamanda kızın bekar olan orta yaşlı öğretmenin evine girip çıktığı görülüyor. Ardından öğretmenin kızı yaşındaki öğrencisiyle ilişkiye girdiği anlaşılıyor. Haber kulaktan kulağa yayılıyor. Olayı duyan öğretmenin meslektaşları ve antrenör arkadaşları ilişkiyi bitirmesi için defalarca uyarıyor. Uyarılara kulak asmayan öğretmen çevresine kızı çok sevdiğini ve aklından çıkmadığını söylüyor. Haber kızın ailesine de ulaşıyor. Ancak rezil olma korkusuyla mı, yoksa kızlarının kendi rızasıyla birlikte olduğu düşüncesiyle midir bilinmez, aile olayı gizli tutuyor. Hatta bu ikili Türkiye adına uluslararası müsabakalara bile birlikte katılıyor ve madalya alıyorlar. Bu rahatsız edici ilişki çevrelerindeki insanların tüm ikazlarına rağmen bugün de sürüyor.

Hüseyin Üzmez’i akladık, ya şimdi ne olacak?
Atletizm camiası, olayın duyulması halinde ailelerin kızlarını spora göndermeyecekleri yönünde endişe taşıyor. Ancak bu ilişkinin bir an önce sonlandırılmasının, atletizmin selameti açısından ne kadar önemli olduğu da camiada dile getiriliyor. Fakat ellerinden gelen bir şeyin de olmadığını görüyorlar. Buna yetkililer, belki de intikal etmesi halinde Türk mahkemeleri karar verecek. Küçük bir kızı, -hele hele bu, bir öğretmenin öğrencisiyse- kandırarak alıkoymanın çağdaş ülkelerde nasıl cezalandırıldığını gelen haberlerden biliyoruz.
Hüseyin Üzmez davasında dibe çakılan Türkiye, bunu nasıl sonuçlandıracak büyük bir merakla bekleyeceğim. 15 yaşında bir kızın ‘kendi rızasıyla’ beraberlik yaşamasını meşru kılan Yargıtay kararının alındığı ve TBMM’de evlilik yaşını 15’e çekecek çalışmaların yapıldığı bir ülkede iyimserlik mümkün değil. Ancak ben yine de bu toplumun önemli bir kesiminin sağduyusunu yitirmediğine inanıyorum. Olayın kahramanlarının isimlerini vermiyorum, çünkü genç kızın ve ailesinin daha fazla zarar görmesini istemiyorum. Artık top Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ile Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nda... Bu öğretmeni bulmak ve gerekeni yapmak onların da vicdan borcu. Sayın Çelik ve Başesgioğlu, bu borçlarını Türkiye’ye ödemelidir.

Hamit TURHAN
hturhan@fanatik.com.tr
 

arka bahçe
hamit turhan tarih 06.01.2008, 17:25 (UTC)
 Tuzak...

3.1.2008



Kutup ayısını avlamak isteyen avcı, karlar üzerine ağzı jilet kadar inceltilmiş bıçağı ters gömüp etrafına su dökerek buz tutmasını sağlarmış. Buraya taze hayvan kanını sürermiş. Kan kokusunu alan kutup ayısı bıçağı yalamaya başlar ve dili kesilirmiş. Ancak kanın tadı ve soğuk hava nedeniyle dilinin kesildiğini fark etmezmiş. Dili kanadıkça daha çok kan emmek için yalamaya devam edermiş. Her çabasında dili biraz daha parçalanırmış. Kutup ayısı sonunda bitkin düşer ve kan kaybından ölürmüş. Avcı da gelip derisini yüzer, zedelenmemiş kürkü zahmetsizce elde edermiş. Avcılar ayıları kurşunla vururlarsa ayının postu delinir ve bu yüzden çok para etmeyeceği için bu yöntemi denerlermiş.

Ben küçücüktüm, çocuktum. Hayatın elinde kırık bir oyuncaktım. Ve ondan dolayı olacak ki, hep kendi oyunlarımdan kırardım! Ama farkındaydım. Büyükler de bir oyunun parçasıydı. Hatta koca ülke paramparça bir oyuncaktı; başkalarının ellerinde!.. İstedikleri zaman kırıyorlar, istedikleri zaman onarıyorlardı! Yeniden yeniden oynamak için!..
Bir uçtan bir uca savrulan milyonlar sinsi bir tuzağın pençesindeydi. Tıpkı kendi kanını emen kutup ayıları gibi! O zaman yaladıkları bıçağın adı, sağ-sol kutuplaşmasıydı. Evlat babaya düşman oldu; kardeş kardeşi kırdı. Binlerce insan öldü. Sağ-sol zıtlaşmasının yeterli olmadığı zamanlarda devreye alevi-sunni cepheleşmesi sokuldu. Sonunda kendi kanlarını emerek cansız düştüler yere. Avcı da geldi rahatça kürklerini topladı!
Kurşun askerlerin çocukları
kurşuna dizdiği yıllar!..
Büyüdüm, büyük bir çocuk oldum. Başı hülyalı, yüreği sivilceli bir ergendim. Lakin aşka vakit yoktu! Hiç çocuk olmadan büyüyenler, oyunun içlerine beni de kattı. Kurşun askerlerin çocukları kurşuna dizdiği o netameli yıllarda, ben de, adı kominist-faşist kavgası olan yerdeki keskin bıçağı yaladım. Sınıf arkadaşıma, mahallede beraber büyüdüğüm komşu çocuğuna düşman oldum. Onlar da bana düşman kesildi. Bilmiyorduk ki, dilimizde kendi kanımızın tadı varmış. Kanımızın çekildiğini hissetiğimiz anda iş işten geçmişti. Avcı bizi de avlamıştı!
Fatura ağırdı: Evladını kaybeden ebeveynler, öksüz-yetim kalan çocuklar... Ocağı sönen aileler... Bir daha bulunamayan kayıplar... Sönen hayatlar... Hasbelkader ayakta kalabilen ama kırkını göremeden yitip gidecek yarım yamalak insanlar... Ve harap olmuş bir ülke...
Fırtınadan sağ kurtulanlar içindeydim. Yeni bir hayat arıyordum. Uzun ince bir yola vurdum kendimi. Ne var ki, hiç bir yere yetişemeyen bir yetişkindim! Yürüdüm, koştum. Düştüm, kalktım. Kaçtım, kovaladım. Vurdum, vuruldum. Ama çokça dövüldüm! Ve daha da çok kırıldım.
Her tuzağa düşüyoruz,
kendi kanımızı içiyoruz!
Mamafih hiç bir şey değişmedi benim ülkemde. İnsanlar yine aynı. Bu kez yerdeki bıçak sayısı bir hayli fazla. Avcı bizi tamamen bitap düşürmeye yeminli sanki... Önce Türk-Kürt çatışmasını sundular önümüze, sonra dinci-laik. Arada bir de Türk-Ermeni zıtlaşması servis ediliyor. Birinden kurtulan, diğerine yakalanıyor. Hepsini bertaraf eden, bu kez, yüzde yüz yerli avcıların kurduğu tuzağa; futbol fanatizmine teslim oluyor.
Ortalık kin, düşmanlık, sevgisizlik ve nefretten geçilmiyor. Dağlar dağa küsmüş, aşıklar aşıklara... Kardeş kardeşe kinleniyor, dostlar dostları vuruyor.
Yerler bıçak dolu... Ve biz yine o bıçakların başındayız! Her yer kan revan... Bir türlü akıllanmıyoruz. Zavallı kutup ayılarından bir farkımız yok! Her tuzağa düşüveriyoruz. Her tuzakta kanımız biraz daha çekiliyor. Kendi kanımızı, kendimiz içiyoruz. Biraz daha eksiliyor, biraz daha kayboluyoruz.
Birileri de kuytu bir yerlerde bir ulusun çöküşünü ellerini ovuşturarak ve pis pis sırıtarak seyrediyor.
Biraz akıl, izan, insaf ve vicdan lütfen...
Söyler misiniz, bize çok mu uzak?..

Bugün bir yeni yıl yazısı yazmak için klavyemin başına oturdum. Ancak yazacağım yazının eskilerden birinin benzeri olacağını farkettim. Ve benzerini yazmaktansa, aslını bir kez daha koymayı uygun buldum. Affınıza sığınarak... Yukarıdaki yazı 07.03.2007’de bu köşede yayınlandı. 2007’yi gözümüzün önüne getirdiğimizde ne yazık ki değişen bir şey olmadığını görüyoruz. Bir kez daha uğursuz bir tuzağın içinde çırpınıyoruz. Ve bunun farkında değiliz. Kutuplaşmalar, zıtlaşmalar, kamplaşmalar, sevgisizlik, hoşgörüsüzlük, kin, nefret, düşmanlık ve şiddet... Kime karşı? Birbirimize. Ben 30 küsür yıldır bu filmi izliyorum. 2008’in şu ilk günlerinde içinde bulunduğumuz tehlikeye bir kez daha dikkat çekmek istedim. Kanımız daha fazla çekilmeden!..



Hamit Turhan hturhan@fanatik.com.tr

 

<-Geri

 1 

Devam->

miniler
 
 
Bugün 12 ziyaretçi (17 klik) kişi burdaydı!
h1#title{display: none;} h2#title span {display: none;} div.header{display: none;} li.nav_element{list-style-type: none;} li.nav_element{display: none;} Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol